Telefon
WhatsApp
Mehmet Nesim’i ile Söyleşi/yorum

NURHAYAT TEKE - İSTANBUL,

Tanrılar da ağlar mı? İnsanlığın varoluşu, mitolojiler ve inanç sistemleri arasındaki bağlantılar üzerine derin bir yolculuk… Mehmet Nesim, on yıllık titiz bir çalışmanın ardından kaleme aldığı Tanrılar da Ağlar kitabında, Sümer tabletlerinden günümüz bilimine uzanan bir araştırmayla okurları bilinç ve farkındalık yolculuğuna çıkarıyor.

Kadim tabletlerde yazılanlar, kutsal metinlerde anlatılanlar ve modern bilimde ortaya çıkan veriler… İnsanlık tarihinin en büyük sorularından biri olan “Nereden geldik?” sorusuna cevap arayan Mehmet Nesim, yeni kitabı Tanrılar da Ağlar ile okurları tarihin bilinmeyen derinliklerine davet ediyor. Sümer mitolojisinden günümüz bilimsel verilerine kadar geniş bir perspektifle ele alınan kitap, mitler ve gerçekler arasındaki ince çizgiyi sorgularken, okuyucusuna yeni bir bakış açısı kazandırmayı amaçlıyor.

Nurhayat Teke'nin gerçekleştirdiği bu söyleşide, yazar Mehmet Nesim ile kitabın ortaya çıkış sürecini, ele aldığı konuları ve okurlarına vermek istediği mesajları konuştuk.

Mehmet Nesim’i bize biraz tanıtır mısınız?
70’li yılların puslu ortamında Diyarbakır’da doğdum. Üniversite yıllarına varıncaya dek bu kadim kentin havasını ciğerlerimin en ücra köşelerine; trajik öyküsünü de yüreğimin en kuytu hücrelerine kazıdım. Üniversite iktisat eğitimimden sonra iş yaşamına atıldım. Halen çeşitli alanlarda ticari işlere devam ediyorum. Evliyim ve iki kız çocuğu babasıyım.
İnsan denen varlığın; varoluş ve düşünce sistemlerinin oluşumu, kaynağı ve gelişimi konularında özel bir ilgiye ve meraka sahibim.
On yıllık bir çalışma sonunda ortaya çıkan, ‘Tanrılar da Ağlar’ adlı çalışmam ile insanlığın gelişimi ve mutluluğu için; bilinç ve farkındalığının arttırılması yönünde katkı sunma arzusundayım. Önümüzdeki süreçte de mistik felsefe ve inanç sistemleri ile ilgili ayrı bir çalışma yapma hazırlığı içerisindeyim...

 

 

Editörlüğünü yaptığım kitabınız hayırlı olsun.

Çok teşekkür ederim, sizin de çok emeğiniz var kitapta, birlikte çok güzel olduğuna inandığım bir eser ortaya çıkardığımıza inanıyorum.


“Tanrılar da Ağlar” adlı kitabımızı on yıllık çok titiz bir çalışmanın ardından 166 kaynak ile yazdım.
Ön yargılardan ve kelimesinin sonu “…ist veya …izm” ile biten tüm ideolojilerden, düşünsel akımlardan, siyasal yaklaşımlardan uzak bir perspektifle oluştu bu kitap. Umarım hak ettiği yere ulaşır.

Kitabınızın adı ilginç ve dikkat çekici. Bir Tanrı’nın ağlaması mümkün müdür? Neden ‘Tanrılar da Ağlar’?

Sümer tabletlerini okuduğumuzda, insanlar tarafından tanrılaştırılan Anunnakilerin yani kadim belgelerde “Gökten Gelenler” olarak tanımlanan bu üst boyut varlıkların, kendi aralarında yaptıkları bir savaşta; ki bu savaş bizim algılarımızla nükleer bir savaş olarak tanımlanabilir ancak ve Nuh Tufanı diye bildiğimiz olayda bunların, nasıl aciz kaldıklarına şahit oluyoruz. Onlar, bu iki felaketi ‘mukadderat’ olarak yani ‘Her Şeyi Yaradan’ın isteği olarak tanımlıyorlar. Burada Anunnakilerin de bir yaratıcıya inandığını görüyoruz.

 

2011 Yılında Antik Maya Şehri Calakmul'da Yapılan Bir Kazı Sırasında Ortaya Çıkarılan Uçan Daireler

 

1975 Yılında Van İli Dolaylarında Bulunan 3000 Yıllık Tek Kişilik Göksel Araç Heykelciği

İnsanlar ilkel bir şekilde yaşarken bu varlıklar, teknolojik üstünlüklerine ve insanüstü meziyetlerine rağmen felaketler karşısında biçare ve de yetersiz kalıyorlar. Nuh Tufanındaki çaresizlikleri nedeniyle de özellikle Ninmah (Afrodit) ve İnanna (Artemis) adlı tanrıçalar gözyaşlarına hâkim olamıyorlar: “Kendi ellerimiz ile yarattıklarımız yok olup gitti.” diyerek felaketi gözyaşlarıyla izliyorlar. Bu duruma şahit olunca da bize: ‘Tanrılar da Ağlar’ demek kaldı ve kitap, adını buradan aldı.

 


Tanrıça İnanna Rölyefinde Dikkat Çeken Ayaklar

Kitapta okuyucuyu neler karşılayacak, kısaca neler var kitapta?

Kitabımız; günümüzü anlamamamıza ve yaşanılan olayları temellendirmemize yardımcı olacak bazı bilgilerle başlıyor; ‘Varoluşun Kısa Tarihi’ sayılabilecek hem bilimsel verilerle hem de Sümer tanrılarının ya da diğer adlarıyla Anunnakilerin ilettikleri bilgilerle oluşturulan, zaman çizelgeleriyle de devam ediyor.

Dünya’nın ve insanlığın oluşum ve gelişimin sürecini ana hatlarıyla görebileceğimiz çizelge bölümünden sonra, Tanrı Enki’nin (Ptah, Loki, Possedion, Şiva) sözlerinin tablet yazıcısı Endusbar’ın yeminini ve on dört Sümer tabletinin özetini okuyacağız.
Daha sonra tabletlerde geçen olayların açıklamalarını ve ilişkilendirildikleri kadim bilgileri (mitolojiler, kutsal kitaplar), günümüz biliminin verileriyle birlikte ele alacak ve böylelikle bilgilerin karşılaştırılmalarını yaparak, hakikate doğru yol almaya çalışacağız.

 

Günümüz Balistik Füze ile Antik Rölyefteki Benzerlik Patlama Sonrası Oluşan Gaz Bulutu Görseli

Bu kitap ile okuyucuya hangi mesajları vermeyi amaçladınız?

‘Tanrılar da Ağlar’ adlı bu çalışmayla, tarihin arka fonunun kısmen de olsa aydınlatılması ve farkındalık oluşturmasını amaçladım; çünkü evrensel boyutta oluşum ve gelişim sürecini bilmek, ‘Galaktik Tarih’i öğrenmeye doğru sürükler bizleri. Bu sürükleniş ise ‘Kozmik Bilinci’ aktifleştirerek, ‘Yüksek veya Öz Benliğinize’ diğer bir deyişle; Rab’binize giden yolun, yükseliş basamakları olur. Böylelikle frekansınız yükselir ve sonuç olarak tüm bu süreçler de dünyaya, avatar bedende geliş nedeniniz olan; ‘Ruhun Tekâmülü’nün gerçekleştirilmesine yardımcı olur.

Kitap, Su Tanrısı Ea diye bildiğimiz Tanrı Enki’nin İtirafları olarak ‘Varoluş’u, detaylı bir şekilde anlatıyor. Enki’nin perspektifinden yapılan bu açıklamalar günümüz kutsal metinleri ve bilimsel bakış açısıyla çelişmiyor mu?

Tanrı Enki, verdiği bilgilerle olayların çıkış noktasını, nedenlerini ve günümüze dek süregelen sonuçlarını daha net analiz etmemize yardımcı oluyor.

Kitabımızda, Anunnakilerin kadim bilgileri hangi seçilen kişilere verdiğini, bu kişilerin ‘seçilmiş ırk’tan (İsrailoğulları) Peygamberler, krallar olarak insanlardan üstün duruma nasıl geçtiğini, oluşturulan hegemonya ile gücü ve kontrolü nasıl pekiştirdiklerini ve böylelikle de günümüze dek süre gelen, kanlı çatışmaların temelinde yatan nedenleri görebiliyoruz.

Kadim bilgilerin yazıldığı tabletler, sonraki dönemlerde (M.Ö. 2000’li yıllar) her ne kadar Marduk (Ra, Ares) tarafından kendine göre değiştirilip uyarlansa da (Enuma Eliş Destanı) günümüz bilimi ve dinler ile çelişmiyor; aksine, karanlıkta kalan birçok konuyu aydınlatmamıza, doğru veya doğruya en yakın bilgiye ulaşmamıza yardımcı oluyor, çelişkiyi değil bütünlüğü oluşturuyor. Allah, Tanrı, Rab, yaradılış; Peygamber, din, rahip gibi kavramlar da yerli yerine oturuyor!

Çelişki olarak gördüğümüz konular netlik kazanıyor diyebilir miyiz?

Evet diyebiliriz ama bu noktada unutmamız gereken bir hususu da belirtmekte fayda var, kişi sahip olduğu algı kapasitesine ve bilinç düzeyine göre çıkarımda bulunur. Bakış açısı ve sorgulama yetisi ile yaşamı tanımlar, anlamlandırır. Burada devreye “bana göre” ifadesi devreye girer; bana göre çelişkili olarak değerlendirdiğim bir durum, size göre normal olarak görülebilir.
Bizler, varoluşu genellikle kutsal metinlerden öğrendik. Daha sonra mitolojilerde gördük ki birçok bilgi, benzer şekilde kadim belgelerde de anlatılmış; ama teolojik yani dinsel metinlerin aksine burada tanrılar, daha çok insana benzetilerek anlatılmış. Tanrı bu metinlerde konuşuyor, savaşıyor, ürüyor (v.s.), bu da insanların az da olsa farklı pencerelerden bakmasına, sorgulamasına neden oluyor. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda da elde edilen verilerle kafalar, daha da karmaşık hale geliyor; çünkü birçok yeni keşiflerle, çelişkiler daha da derinleşiyor. İnsanlık tarihimizde şahit olduğumuz üzere bu durum, çatışmalara hatta katliamlara bile neden olmuş ve hâlâ da olmaya devam etmekte…

Kitabımızda bu konuya özellikle dikkat çektim ve detaylandırdım. Tabletlerde geçen konulara karşılık gelen veya benzer olan bilgiler, mitolojilerde ve kutsal kitaplarda nasıl anlatılmaktadır ve günümüz bilimi bunları nasıl açıklamaktadır ayrıca tabletlerde anlatılan konularla ilgili ayetler, mitler, bilimsel çalışmalar ve farklı görüşler nelerdir, açıklanmaya çalıştım; böylelikle bilgilerin karşılaştırılmasının daha kolay yapılmasını sağladığımı düşünüyorum. Bilimsel çalışmalardan yapılan alıntılar ile günümüz bilgileri ve bu bilgilerin uygulamasındaki çelişkileri ise kitapta da belirtiğim üzere okuyucunun yorumuna, algı kapasitesinin kollarına bıraktım.

 


Anunnakilere Secde Eden/Eğilen İnsanlar

İlk insanın ortaya çıkışı nasıl oluyor? Tanrı Enki bu konuyu nasıl açıklıyor?

Bu konu, insanlık tarihi ve hakikat bilgisi açısından çok önemlidir; çünkü Nibiru adlı bir gezegenden gelen ve 5. Boyut bir varlık olan Anunnakilerin, Dünya gezegenine ait bir tür olan Homo neanderthalensis (Neandertal) ile Homo erectus‘un genetiğine müdahale ederek bir anlamda doğal evrim sürecini hızlandırarak, Dünya ve Nibiru melezi bir tür olan, Homo sapiensi ortaya çıkarmışlar. Adına “Adamu” dedikleri bu bebek, ilk Homo sapiens’tir.

Olay kısaca şöyle gelişiyor: Dünyalı Homo dişisinin yumurtası ile Anunnakili bir erkeğin spermi, kil bir kapta bir araya getirilerek dölleniyor. Tanrıça Ninmah taşıyıcı anne olarak bu bebeği yani Adamu’yu doğuruyor. Ti-amat ise aynı işlemle, Enki’nin resmi eşi olan Tanrıça Ninki’nin taşıyıcı anneliğiyle dünyaya geliyor. Bunlar kendi aralarında çiftleştiriliyor ama bir türlü doğum olmuyor. Ningişzidda (Thot, Hermes), çözüm olarak Enki ve Ninmah’ın kaburga kemiklerinden alınan 23. Kromozomu yani cinsiyet kromozomunu, Adamu ve Ti-amat’ın DNA’sına ekleyerek üremelerini sağlıyor. Böylelikle de evrende yeni bir tür olan ‘Homo sapiens’ ortaya çıkmış oluyor. Homo sapiensler, hızla çoğalarak yayılmaya başlıyorlar. Madenlerde çok iyi işler çıkarıp, Anunnakileri rahatlatıyorlar.
Yaklaşık 150 bin yıllık bir süre geçtikten sonra Enki, yeniden bu türe müdahalede bulunuyor ve bu kez “Uygar İnsan” denen günümüz insanının doğuşuna vesile oluyor. Enki, iki Homo sapiens dişisini cinsel yolla dölleyerek (Ona göre tohumlayarak), kendi çocuklarını doğurtuyor. Bu çocuklar Enki’nin sarayında eşi Ninki tarafından eğitip büyütülüyor. Yetişkin olduklarında ise Enki, bizzat eğitimleri ile ilgilenerek özellikle de Adapa’ya, göksel bilgileri ve kayıt tutmayı yani yazıyı öğretiyor. Böylelikle bu çocuklar yani Adapa ve Titi yani kutsal kitaplardaki Âdem ile Havva, evrende yeni bir tür olarak, bugün yaklaşık 110,000 yıllık tarihiyle; ‘Uygar İnsan’ın atası olarak insanlık tarihini başlatıyorlar.



Homo sapiens Homo sapiens sapiens

Kitapta okuduğum üzere kendini Dünya Rab’bi ilan eden Tanrı Enki’nin oğlu Marduk’a, diğer adıyla Mısır baş tanrısı Ra’ya çok geniş yer vermişsiniz. Ra’nın varlığı ve etkisi günümüzde de halen devam ediyor mu?

Evet ediyor. Zaten kendisi Dünya Rab’liğinin yanında “Dünya” adlı şirketin de sahibidir; tüm dünyayı bir şirket gibi ve onun tek sahibi olarak yönetir. Kitapta bu durumu bir piramit şeklinde çizerek özellikle belirttim.

Şirketin sahibi; M.Ö. 2024 yılında yani günümüzden 4000 yıl önce ‘Tanrılar Savaşı’nı kazanarak kendini Dünya ‘Rab’bi ilan eden Mısır’ın baş tanrısı Ra, yani Nibiru’daki adıyla Marduk’tur. Şirketin Yönetim Kurulu; Dünya’nın yönetimini, Marduk’un çocukları ve torunları (Firavun Soyu) yürütmektedir.

Bunların belirledikleri plan ve projelerin yaşama geçirilmesi ise CEO dediğimiz 13 ailenin yönetimdeki ‘Koordinasyon Birimleri’nce belirlenir ve uygulamaya konulur. Bu birim; Dünya Ekonomik Forumu (WEF), G8 Ülkeleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO, Şengay Beşlisi, CFR (Council on Foreign Relations), BRICS, OPEC, FED, IMF, Dünya Sağlık Örgütü, Kraliyet Uluslararası ilişkiler Enstitüsü, ülke istihbarat kuruluşları; dinî kurum ve kuruluşlar, eğitim kurumları, bilim merkezleri, vakıflar ve dernekler gibi birçok kuruluştan oluşmaktadır.

Planların uygulanması ise şirketin ‘Şube Müdürleri’ dediğimiz ülke liderleri, hükûmet başkanları ve yöneticilerince yapılır. Bu liderlerin her ne kadar şeffaf ve demokratik bir ortamda seçim yoluyla seçildikleri söylense de bunlar atama yoluyla başa getirilen kişilerdir.
Günümüzde hemen hemen tüm sektörlerdeki çalışanlar yani piramidin alt seviyesini oluşturan ‘Hedef Kitle Olan İnsanlar’ yani halk ise genelde hizmet ettikleri, çalıştıkları organizasyonun; gerçekte ne olduğunu, nasıl işlediğini ve kendilerinin bu yapıda rollerinin ve katkılarının nelerden ibaret olduğunu genelde bilmezler. Onlar her gün rutin işlerini yapar, harcadıkları bedensel ve bilgisel enerjilerinin karşılığında aldıkları ücret/maaş ile evlerine dönerler. Bu insanların yaşamsal standartları; arzuları, istekleri ve tercihleri, elitlerin kurallarıyla belirlenir ama onlar bunun farkında dahi olmaz, yaşamlarına devam ederler...

Kitabınız çıkmadan önce dosya halinde iken bağımsız bir editör ile çalışmanın ne gibi faydalarını gördünüz?

Daha önce kitap basımı ve süreçleri ile ilgili bir deneyimim olmadığı için bu konuda çok da nesnel bir yaklaşım ortaya koyamayacağım; ama sizinle çalışmak zorlu bir süreçti diyebilirim. Bu zorlu süreç, sizin işinizi profesyonel bir tarz ve yaklaşımla yapmanızdan öte, dosya ile duygusal bir bağ kurmanızdan kaynaklandı sanırım. Kitabı, ben değil de siz yazmışsınız gibi bir ciddiyet ve titizlikle ele alıp, benimle kavgalar dahi ettiniz zaman zaman; ama sonuçta güzel bir eser ortaya koymak olan çabanız ve samimiyetiniz, benim tarafıma tüm hissiyatı ile geçti ve güven duygusuyla oluşan bendeki kabulleniş ile de güzel bir eser ortaya çıktı.

Sizin Editörünüz Nurhayat Teke ile dosya çalışmanız nasıldı?

Dediğim gibi gerçekten zorlu süreçti; ama pozitif yönlü, keyifli, zorlu bir süreç.

Nurhayat Teke nasıl bir editör sizce?

İşini titizlikle ve kendi doğrularıyla yürüten, mücadelesini de veren aynı zamanda da duygularında samimi bir editör.

Yazar ve yazar adaylarına bağımsız editör ile çalışmalarını tavsiye eder misiniz?

Deneyimlemediğim bir konu olması hasebiyle, bağımlı veya bağımsız editörlük konusunda bir değerlendirmede bulunamam ama sizinle çalışmak gerçekten güzel verimli ve keyifliydi; diğer bağımsız editörleri bilmem ama sizinle çalışılmasını diğer yazar arkadaşlara gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.

Mehmet Nesim’e mitolojinin tozlu raflar arasında kalmayıp, günümüze tekrar taşıdığı için çok teşekkürler.

Nurhayat Teke

Facebook :https://www.facebook.com/share/1A5cpCpaLM/

İnstagram :https://www.instagram.com/nurhayatteke?igsh=Z3phY3Znam1wb3Ex

Mail : nurhayattt.teke26@gmail.com

X : https://x.com/TekeNurhayat?s=09

ErsalYonetim333

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!